29 Mart 2024 Cuma / 19 Ramazan 1445
Türkçe  |  English
“Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir” H.Ş.
Haberler

KTA Başkanı Doç. Dr. Bilal Gökkır ile Kur’an ve Tefsir Akademisi Üzerine

KTA Başkanı Doç. Dr. Bilal Gökkır ile sizler için konuştuk...

İlim Yayma Vakfı, Kur’an ve Tefsir alanında akademik çalışmalar yürüten genç akademisyenlerin yaptıkları çalışmaları desteklemek ve genç ilim adamları ile her kademeden öğretim üyelerini bir araya getirerek bilgi alış-verişinde bulunmalarını sağlamak maksadıyla yaklaşık beş yıldır Kur’an ve Tefsir Akademisi adıyla bir çalışma yürütmektedir. Henüz akademik kariyerlerinin başında olan doktora öğrencilerine ufuk kazandırma ve akademisyenler arasında tecrübe paylaşımını hedefleyen Akademi, genç akademisyenlerle tecrübeli akademisyenleri bir araya getiren bir proje niteliği taşımaktadır.  Üstelik bu çalışmaların fikir ürünleri kitap olarak Kur’an ve Tefsir araştırmacılarının istifadesine sunulmaktadır.
 

İlim Yayma Vakfı Kur’an ve Tefsir Akademisi Başkanı, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Bilal Gökkır’la Akademi’yi konuştuk.
_185159962013_
Sayın  hocam  İ fikri ne zaman ve nerede doğdu?
Gerek yurtdışında gerekse yurtiçinde bir akademisyen olarak katıldığımız bilimsel toplantılardan edinilen tecrübeyle bir kısım olumlu ve olumsuz yönler gözlemledik. Özellikle ülkemizde en belirgin olan iki eksiğimizin olduğunu fark ettik: birincisi yeni yetişen genç akademisyenlerimizin bilimsel toplantılara daha az teşvik ediliyor olması önemli bir eksiğimizdir. İkincisi de her alanın kendi akademik çemberinde daralıp kalması disiplinlerarası yaklaşım ve çalışmaların yeterli olmamasıdır. Biz Kur’an ve Tefsir Akademisi ile bu boşlukları doldurma çabasında olduk ve ilk olarak projeyi 2007 yılında arkadaşlarımızla tartışmaya başladık. Akademinin ilk oluşumunda emeği olanlar olarak şahsım, Doç. Dr. Necmettin Gökkır ve Dr. Necdet Yılmaz ile birlikte yaptığımız ilk istişareler sonucunda yola çıktık ardından ekibimize başka isimler de ekleyerek ilk programımızı 2-6 Ağustos 2008 tarihinde gerçekleştirdik.
 
Akademi’nin ana hedefi nedir? 
Başlarken kendimize iki önemli hedef belirledik.
Birici hedefimiz, Türkiye'de Kur'an ve Tefsir ilmi üzerine araştırmalar yapan genç akademisyenlerin akademik çalışmalarını teşvik ve desteklemek; onları alanın öne çıkmış tecrübeli isimleri ile bir araya getirip bilgi ve tecrübe aktarımını sağlamaktır. Bu nedenle doktorasını yapmakta olan veya henüz tamamlamış bulunan akademisyenlerimize programlarımızda öncelik verdiğimiz görülür. Dolayısıyla Kur’an ve Tefsir Akademisi, Türkiye’de Kur’an ve Tefsir üzerine yapılan akademik çalışmaları konu edinmiş olup bu alanda çalışan akademisyenleri bir araya getirerek bilgi ve tecrübe paylaşımını kolaylaştırmayı hedeflemektedir.
İkinci olarak programımızı bir Anabilim dalı sınırlarına sıkıştırmadan interdisipliner bir çalışma olmasını gaye edindik. Mukaddes kitabımız Kur’an’ın ve Kur’an kültürümüzün ve Tefsir literatürümüzün tabir yerindeyse yapay akademik bir bilim dalı sınırlarının çok fevkinde olduğu malumdur. Bu nedenle projemizi biz sadece Tefsir Anabilimdalı ya da ilahiyat bilimleri ile sınırlı tutmadık. Çalışmalarımıza katılmak ve katkıda bulunmak isteyen edebiyat, sosyoloji, din felsefesi ve Türk dili alanlarından değerli araştırmacılarımıza da tebliğleriyle katkıda bulunmak üzere kapılarımızı açtık ve hakikaten önemli katkılar sağladıklarını da gördük.
Katılımcı profilimize bakarsanız genç akademisyenler ve disiplinlerarası yaklaşım gayelerimizi gerçekleştirme çabamızı görürsünüz.
 
Hocam biraz da okuyucularımıza kendine has özellikleri olduğunu gözlemlediğimiz Akademi’nin çalışma şekli ve programların işleyişiyle  ilgili bilgi verebilir misiniz?
Genelde bir sonraki programın başlığını belirledikten sonra ilanlarımızı tüm ilahiyat fakültelerine ve sosyal bilimler enstitülerine göndermeye çalışıyoruz. Ama en önemli vasıta olarak internet üzerinden ilanları geciktirmeden duyuruyoruz. Müracaatlar, önce özet alınarak ön elemeden geçirilmekte ve hakemlere gönderilmek şartıyla tebliğler istenmekte; iki hakemin olurundan geçen tebliğler programa alınmaktadır. Tebliğ kabulünde ana başlıkla ilintili olması ve tebliğin akademik ve özgün olması temel şart olarak görülmektedir. Katılımların prensip olarak genelde tebliğli olmasına dikkat ettik. Bir kısım programlarımızda müzakereci de aldık. Programlarımız ilk gün dışarıya açık protokol, açış konuşmaları ve panel ve konferanslardan oluşmaktadır. Ardından müteakip dört gün ise sadece katılımcıların olduğu yuvarlak masamızda tebliğlerimizi geniş biçimde ele alıp tartışmaktayız.
 
Programımızı yer olarak İlim Yayma Vakfı Misafirhanemizde icra ediyoruz. Program için bu binamızda akademisyenlerimizle bir nevi akademik kampa başka bir ifade ile akademik inzivaya çekiliyoruz. Misafirhanemizin mütevazi ortamı içinde hocalarımız ve genç akademisyenlerimiz sadece gündüzleri yuvarlak masada değil aynı zamanda akşamları da sohbet ve çay ortamlarında hem ilmi münazaralarına devam ediyorlar ve hem de 5 günlük de olsa usta-çırak münasebeti içinde bir akademik üslup ve adab teatisinde bulunuyorlar.

Burada şunu özellikle belirtmekte fayda mülahaza ediyorum. Gerek ülkemizde gerek dünyada yaygın olarak gerçekleştirilen sempozyumlar faydadan hali değilse de kalıcı neticeler bırakma bakımından bizim yaptığımız türden atölye çalışmaları kadar verimli olmamaktadır. Bugün gelinen noktada dünyada atölye çalışmalarının yaygınlaştığını ve daha fazla verim alındığını söyleyebiliriz. Özellikle bizim çalışmamızda genç akademisyenlere yönelik “okul” olma çabamızı buna eklerseniz yapılan bu çalışmanın uzun soluklu bir proje olarak ehemmiyeti daha da anlaşılacaktır. Az önce de ifade ettiğim gibi programımızı İlim Yayma Vakfı Misafirhanemizin mütevazi ortamında akademik kamp ve inziva içinde icra ediyoruz. Bu da tabii olarak akademisyenlerimizin hemhal olmalarına, tanışıp kaynaşmalarına ve karşılıklı akademik üslup ve adab teatisinde bulunmalarına vesile olmaktadır ki şahsen ben bunun bile başlı başına çok önemli bir kazanım olduğu kanaatindeyim. Vakfımız himayesinde neşvü nema bulan bu Kur’an ve Tefsir hizmeti gelenekselleştiğinde ümidim o ki uzun vadede kendi çapında önemli hizmetler verecektir.

Programlar yıllık olarak mı icra ediliyor? Tarihleri belirlerken neye dikkat ediyorsunuz?
Programımızı yılda bir kez icra ediyoruz. Başlangıçta yaz akademisi olarak tasarladığımızdan dolayı tarih olarak prensipte Temmuz ve Ağustos ayları olarak kararlaştırdık ve uyguladık. Ancak son 2011 programımızı Ramazan münasebetiyle Eylül ayında yaptık. Program sonrası sunulan tebliğler, müzakereler göz önüne alınarak geliştirildikten sonra Vakfımız kitap olarak bastırmaktadır. Yılda bir kez olan programlarımıza ek olarak yıl içinde muhtelif zamanlarda akademik seminerler ve derslerle de  hizmet etmek niyetindeyiz.

Akademi olarak şimdiye kadar kaç program icra ettiniz?
Bugüne kadar toplamda dört program gerçekleştirdik. Beşinci programımız için yakında ilana çıkacağız inşallah. İlk iki programımızda tefsirde usul ve yaklaşımlar konusunu masaya yatırdık ki bu çalışmalarımızda İlahiyat fakültelerimizde okutulan tefsir dersleri için önemli başlıkları tartıştık. Programda sunulan bu tebliğleri tartışma masasında bırakmamaya gayret ettik. Bu nedenle tebliğlerin makale halini alması için editörler olarak bizler çalışmaların müellifleri ile birlikte bu çalışmalara son hallerini vererek geliştirilmelerini sağladık. Nitekim 18-23 Ağustos 2008 tarihinde gerçekleştirdiğimiz birinci programımızı Kuran İlimleri ve Tefsir Usulü başlığıyla 2009 yılında yayınlayarak, 10-14 Ağustos 2009 tarihinde gerçekleştirdiğimiz ikinci programımızı ise Kur’an’a Yaklaşımlar başlığıyla 2010 yılında yayınlayarak akademisyenlerimizin istifadesine arz ettik. 2010 ve 2011 yıllarında yaptığımız son iki çalışmamız ile ecdadımıza bir vefa borcu olarak Kur’an ve Tefsir alanında kendi tarihsel birikimimizi ve Kur’an kültürümüzü gün yüzüne çıkarmak istedik. Her iki toplantıda da Osmanlı Toplumunda Kur’an Kültürü ve Tefsir Çalışmaları konusunu ele aldık. Bu başlıktaki çalışmamızın ilkini bu yıl (2011) yayınladık ve akademisyenlerimize ulaştırdık. Eylül 2011’ de yaptığımız ikinci toplantımızın ürününü ise yayına hazırlıyoruz.
Yaptığınız son iki sempozyumla Osmanlı dönemini yeterinde incelediğinizi düşünüyor musunuz?
Osmanlı birikimini incelediğimiz her iki programımız da bize Osmanlı Tefsir birikimi üzerine akademik alanda yeterince çalışma yapılmadığını göstermiştir. Biz bu alanda yapılacak çalışmaları programlarımız çerçevesinde desteklemeyi düşünüyoruz. Bu gayretlerimizin bizi önemli sonuçlara götüreceğini ümit ediyoruz.
Yaptığınız tüm bu çalışmalarla nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
Öncelikle bu yayınlarımız akademisyenlerin kullanımı için kütüphanelere ve ilgili akademisyenlerin kendilerine iletilmektedir. Programımıza her yıl yeni katılım taleplerinin olması ülkenin her bir köşesinden katılımcıların olması sevindirici. İstanbul Üniversitesi’nden, Marmara Üniversitesi, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi, Dicle Üniversitesi, Samsun Ondokuzmayıs Üniversitesi, Kayseri Erciyes Üniversitesi, Şırnak Üniversitesi, Bursa Uludağ Üniversitesi, Van Yüzüncüyıl Üniversitesi Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi, Konya Selçuk Üniversitesi’ne kadar uzanan geniş bir yelpaze içinde bir katılımcı profilimiz bulunmaktadır. Her alanda Kur’an ve Tefsir üzerine çalışmalara hareketlilik kazandıracağımızı umuyoruz. Özellikle Osmanlı Kur’an Kültürü ve Tefsir birikimi üzerine yaptığımız çalışmalarla akademisyenlerimizin bu birikimin kapısını aralamasına vesile olacağımızı umuyoruz. Bizim çalışmalarımızla başta Osmanlı arşivleri olmak üzere, eski yazmalar ve kütüphaneler üzerine kaliteli çalışmaların artacağını düşünüyoruz. Bunun da işaretlerini ve hatta meyvelerini programlarımızda almaya başladık.
 
Tefsir alanında ülkemizde ve İslâm dünyasında tartışmalı ve aktüel konularda çalışmalar yapmayı planlıyor musunuz?
Açıkçası gündelik ve geçici popüler konulara girmeyi düşünmüyoruz. Kalıcı ve kültür mirasımıza hizmet edecek, ülkemize ve ülkemiz akademisine ve uluslar arası birikimlere katkıda bulunacak çalışmalar yapmak istiyoruz. Temel problemlerimizi çözmeye yönelik ve geçmiş birikimimizi gün yüzüne çıkaracak çalışmalar planlıyoruz.
 
Tam bu noktada vakıf yöneticilerinden beklentileriniz nelerdir?
Biz vakıf yönetiminden gerekli desteği yeterince alıyoruz, bu konuda yapılması gereken yapılmaktadır. Kendilerine teşekkür ediyoruz.
 
Hocam biz de size teşekkür ediyor, başarılar diliyoruz.
Ben teşekkür ederim.


“İlim Yayma Bülteni 4. Sayıda yayınlanmıştır”
▪ Günün Hadisi Şerifi
Resulullah (sa)'dan ateşe insanları en çok atan şeyin ne olduğu soruldu: "Ağız ve ferc!" buyurdular. En ziyade neyin insanları cennete soktuğundan sordular: "Allah'a takva ve güzel ahlak!" buyurdular. Tirmizi, Birr 62, (2005)
▪ Haberler
▪ Hızlı Erişim
İlim Yayma Vakfı, Bakanlar Kurulu kararıyla kamu yararına çalışan bir vakıftır.
Mavigen Digital Agency